Bir Sözleşme Ne Zaman Tüketici İşlemi (Sözleşmesi) Sayılır?
Dr. Ali Tolga Erendaç
A. Giriş
Herhangi bir borçlar hukuku sözleşmesi (örneğin satış, hizmet, kira sözleşmesi) tüketici işlemi (sözleşmesi) niteliğinde olabilir. Sözleşmenin tüketici sözleşmesi sayılması, bu sözleşmeye Tüketicinin Korunması Hakkındaki mevzuat hükümlerinin uygulaması sonucunu doğurur. Dolayısıyla satıcı ve hizmet sağlayan firmalarının sözleşmelerinin hangi hallerde tüketici işlemi sayılacağını bilmesi önemlidir. Bu yazımızda bir sözleşmesinin tüketici sözleşmesi sayılmasının kriterlerini açıklayacağız[1].
B. Tüketici Sözleşmesinin Belirlenmesinde Kullanılan Kriter
TKHK m. 3/f. 1/b. l’de tüketici işlemi, “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” şeklinde tanımlanmıştır. Tüketici işlemi tanımında hem sözleşme hem de hukuki işlemi kavramının bir arada kullanılması haklı olarak eleştiri konusu olmuştur[2]. Nitekim hukuki işlem, tek taraflı, iki taraflı ve çok taraflı olabilir. Sözleşme de iki taraflı bir hukuki işlemdir, dolayısıyla hukuki işlem sözleşmeyi de kapsayan üst bir kavramdır. TKHK’daki tanımında tüketici işleminin iki taraf arasında kurulması gerektiği ifade edildiğinden, tüketici işleminden anlaşılması gerekenin sözleşme olduğu, hatta sözleşmelerden de tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmenin anlaşılması gerektiği ileri sürülmüştür[3].
TKHK’da geçen tüketici işleminin bir sözleşme olması gerektiği açıktır ancak sözleşmenin mutlaka tam iki tarafa borç yükleyen sözleşme olması şart değildir. Sözleşme taraflara yüklediği borçlar bakımında tek tarafa borç yükleyen ve iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler olarak iki gruba ayrılır. İki tarafa borç yükleyen sözleşmeler de kendi içinde tam iki tarafa borç yükleyen ve eksik iki tarafa borç yükleyen sözleşme olarak ikiye ayrılır. Tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler karşılıklı edimlerin değiş tokuşunu amaç edinen sözleşmelerdir (örnek satış sözleşmesi). Eksik iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde ise tarafların borçları karşılıklı değildir ve aynı anda doğmaz (örnek faizsiz tüketim ödüncü sözleşmesi). Taraflardan biri borcunu ifa edince, diğer tarafın borcu doğar TKHK’daki tüketici işlemi tanımında hukuki işlemin iki taraf arasında kurulmasından bahsedilmiş ama tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olması gerektiğine dair bir ifadeye yer verilmemiştir. Dolayısıyla tek tarafa borç yükleyen bağış sözleşmesinin veya eksik iki tarafa borç yükleyen faizsiz ödünç sözleşmesinin tüketici sözleşmesi niteliğinde olması mümkündür. Tek taraflı bir hukuki işlemin (mesela temsil yetkisi verilmesinin) ise tüketici işlemi olması mümkün değildir.
Bir sözleşmenin ne zaman tüketici sözleşmesi niteliğinde olacağını belirlemek içi kullanılan ölçütler, maddi, kişisel ve işlevsel olmak üzere üçe ayrılır. Maddi ölçütte, tarafların gelirleri veya çeşitli sözleşme türleri; kişisel ölçütte, tarafların tacir olup olmadığı ya da gerçek veya tüzel kişi olup olmadığı; işlevsel ölçütte ise sözleşmeyle hangi amacın gerçekleştirilmek istendiği önem taşımaktadır. TKHK’da bu anlamda tüketici sözleşmesinin belirlenmesinde kişisel ölçüt ile işlevsel ölçütün birlikte kullanıldığı söylenebilir[4]. Tüketici işleminde tarafların gerçek veya tüzel kişi olması, kişisel ölçüttür. Türk hukukunda Avrupa Birliği hukukundan farklı olarak tüzel kişiler de tüketici olabilmektedir[5]. İşlevsel ölçüt ise sözleşmenin taraflarından birisinin (satıcı[6]/sağlayıcı[7]) ticari veya mesleki amaçlarla hareket etmesi, diğer tarafın (tüketici[8]) ise aksine, ticari veya mesleki olmayan bir amaçla hareket etmesidir. Buna göre tüketici sözleşmesini belirlemek için önce bu sözleşmeye taraf olan kişinin tüketici olup olmadığını belirlemek gerekmektedir.
Tüketicinin belirlenmesinde kullanılacak olan “ticari veya mesleki amaçlarla hareket etme” kriterinin nasıl uygulanacağı konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bir görüşe göre sözleşme konusunu (özellikle mal veya hizmeti) elde etmek için alıcının harcadığı paranın onun üstünde kalması ve ödediği maliyeti geri kazanıyor olmaması halinde ticari ve mesleki olmayan amaçla hareket etmek söz konusudur[9]. Diğer bir görüşe göre tüketici olduğunu iddia eden kişi bunu ispat yükü altında olmalıdır, ticari veya mesleki bir faaliyeti sürekli olarak yürütmeyen herkes tüketicidir şeklinde bir sonuca ulaşılmamalıdır[10]. Bir başka görüş ise ticari veya mesleki bir faaliyeti sürekli olarak yürütmeyen bir kişinin tüketici olarak kabul edilmesi gerektiğini ve aksini iddia edenin bunu ispat yükü altında olacağı söylenmektedir[11].
Bu konuda genel kabul gören görüş, bir kişinin hangi amaçla hareket ettiği belirlemek amacıyla tacirler[12] bakımından TTK m. 19’da yer alan ticari iş karinesinden yararlanılabileceği yönündedir[13]. TTK m. 19/ f. 1 hükmüne göre gerçek kişi tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Gerçek kişi tacir sözleşmeyi yaptığı anda işlemin ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirmesi veya işin ticari sayılmasının duruma elverişli olmaması halinde sözleşme, adi iş niteliğinde sayılır. Sözleşmenin diğer tarafı satıcı/sağlayıcı yani ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden bir kişiyse bu sözleşme, tüketici sözleşmesi niteliğinde olur.
Tüzel kişi tacirler bakımından ticari iş karinesi mutlaktır, dolayısıyla bunların taraf olduğu sözleşme tüketici sözleşmesi niteliğinde değildir[14]. Gerçi tüzel kişi tacirlerin de yaptıkları bazı işlemler bakımından tüketici sayılması gerektiğini ileri süren bir görüş de yok değildir[15]. Bu görüşü savunanlar arasında tüzel kişi tacirlerin hangi işlemlerinin tüketici işlemi sayılacağı, başka bir deyişle ölçütün ne olması gerektiği konusunda görüş birliği yoktur.
Tacir olmayan gerçek kişi ve tüzel kişilerin tüketici olup olmadığının belirlenmesindeki ölçütün, kişinin özellikleri değil, sözleşmeden beklenen amaç olması gerektiği söylenmektedir[16]. Sözleşmeden beklenen ve ticari veya mesleki olmayan amaç, gerçek kişilerde şahsi ihtiyaçların (ki eski TKHK “özel amaçlar” şeklinde ifade edilmişti) karşılanması iken, tüzel kişilerde tüzel kişinin faaliyet konusu dışındaki ihtiyaçların giderilmesidir. Her iki amacın da bir arada olduğu durumlarda karma amaç mevcuttur. Bu durumda kısmen tüketici gibi davranan kişiler söz konusu olmaktadır. Karma amaçla yapılan sözleşme bir yanıyla ticari veya mesleki olduğundan ve muhasebe tekniği bakımından bir bütün olarak kayda geçileceği için bölünmenin söz konusu olamayacağı ve sözleşmenin tüketici sözleşmesi olarak kabul edilmeyeceği belirtilmektedir[17]. Hemen belirtelim ki kişinin amacı sözleşme yapma anına göre belirlenir. Sözleşmeye taraf olduktan sonra sözleşmedeki haklarını ticari veya mesleki amacına hizmet edecek şekilde kullanması sözleşmeye TKHK hükümlerinin uygulanmasını engellemez[18].
C. Sonuç
Tacirler bakımından gerçek kişi tacirin tüketici olabileceği, tüzel kişi tacirlerin ise tüketici olmayacağı kabul edilir. Yargıtay da tüzel kişi tacirlerin tüketici olamayacağı görüşündedir[19]. Tacir olmayan gerçek kişi ve tüzel kişilerin tüketici olup olmadığının belirlenmesindeki ölçüt, kişinin özellikleri değil, sözleşmeden beklenen amaçtır. Karşı tarafın tacir olduğu bir sözleşmede tacir olmayan diğer taraf, sözleşmeyi ticari veya mesleki olmayan bir amaçla (özel amaç) için yapmışsa, tüketici sözleşmesi söz konusudur.
KAYNAKÇA
[1] Tüketici işlemi ve tüketici kavramı için bkz. İpek Yücer Aktürk, “Tüzel Kişi Tacirin Tüketici Sıfatı”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. XX, Y. 2016, S. 2, s. 103 vd.; Mehmet Bahtiyar/ Levent Biçer, “Adi İş/ Ticari İş/ Tüketici İşlemi Ayrımı ve Bu Ayrımın Önemi”, Prof. Dr. Cevdet Yavuz’a Armağan, T.C. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi Özel Sayı, Cilt 22, Sayı: 3, Yıl: 2016, s. 395 vd.; Mustafa Alper Gümüş, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Şerhi, Cilt 1, İstanbul, 2014, s. 8 vd.; Murat Aydoğdu, Tüketici Hukuku Dersleri, Ankara, 2015, s. 59 vd.; Sezer Çabri, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Şerhi, Ankara, 2016, s. 66 vd.; Yeşim Atamer, “Tüketici Kredisi Hukukunda Reform Projeleri ve Avrupa Birliği Hukuku ile Uyumu, Türk İsviçre Hukuk Günleri”, Banka ve Tüketici Hukuku Sorunları Sempozyumu, İstanbul, 2010, s. 244 vd.; Yılmaz Aslan, Bankacılar İçin Tüketici Hukuku, Bankalararası Kart Merkezi, 2016, s. 16 vd.
[2] Aslan, a.g.e., s. 23; Çabri, a.e., s. 16; Gümüş, a.e., s. 9.
[3] Bahtiyar/ Biçer, “Adi İş/ Ticari İş/ Tüketici İşlemi Ayrımı”, s. 397.
[4] Bahtiyar/ Biçer, “Adi İş/ Ticari İş/ Tüketici İşlemi Ayrımı”, s. 400.
[5] 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un mehazı nitelindeki 23.04.2008 tarihli Tüketici Kredisi Sözleşmeleri ile ilgili 2008/48/AT sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konseyi Direktifine göre sadece gerçek kişiler tüketici sayılır. Geraint Howels, Thomas Wilhelmsson, EC Consumer Law, New York 2017, p. 4.
[6] Satıcı, kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi ifade eder (TKHK m. 3/f. 1/b. i).
[7] Sağlayıcı, kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi ifade eder (TKHK m. 3/f. 1/b. ı).
[8] Tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi ifa eder (TKHK m. 3/f. 1/b. k).
[9] Aslan, a.g.e., s. 19.
[10] Gümüş, a.g.e., s. 17.
[11] Bahtiyar/ Biçer, “Adi İş/ Ticari İş/ Tüketici İşlemi Ayrımı”, s. 431.
[12] Tacir olma kriterleri için bkz. Arkan, Ticari İşletme Hukuku, 24. Bası, Ankara, 2018, s. 125; Bozer/Göle, Ticari İşletme Hukuku, s. 71; Bahtiyar, a.g.e., s. 86; Reha Poroy, Hamdi Yasaman, Ticari İşletme Hukuku, 18. Bası, İstanbul, 2019, s. 147; Ülgen/ Helvacı/ Kendigelen/ Kaya/ Nomer Ertan, Ticari İşletme Hukuku, s. 253.
[13] Aktürk, s. 116; Aydoğdu, Tüketici Hukuku, s. 62; Bahtiyar/ Biçer, “Adi İş/ Ticari İş/ Tüketici İşlemi Ayrımı”, s. 404; Çabri, a.g.e., s. 54, Gümüş, a.g.e., s. 17; Yılmaz, a.g.e.,s. 23.
[14] Aydoğdu, Tüketici Hukuku, s. 62; Bahtiyar/ Biçer, “Adi İş/ Ticari İş/ Tüketici İşlemi Ayrımı”, s. 404; Gümüş, a.g.e., s. 31; Yılmaz, a.g.e.,s. 21.
[15] Aktürk, s. 121; Çabri, a.g.e., s. 59.
[16] Atamer, “Tüketici Kredilerinde Reform Projeleri”, s. 244.
[17] Aktürk, s. 112; Aydoğdu, Tüketici Hukuku, s. 61; Bahtiyar/ Biçer, “Adi İş/ Ticari İş/ Tüketici İşlemi Ayrımı”, s. 411; Çabri, a.g.e., s. 59, Gümüş, a.g.e., s. 17; Yılmaz, a.g.e.,s. 23.
[18] Aktürk, s. 112; Çabri, a.g.e., s. 66.
[19] Y. HGK, 11.10.2000, E. 2000/1255, K. 2000/1249 – (Yılmaz, a.g.e., s. 22, dn. 21).
Bu dokuman Erendaç Hukuk Danışmanlık & Avukatlık tarafından hazırlanmış olup, her hakkı saklıdır.
© 2021
Leave a Comment